İNTERMEZZO

Herşey geçiştir. Herşey geçicidir. Yaşamın melodileri ara nağmeleriyle birbirine bağlanır. Yaşam bazen bağlantılarda gizlidir.

Mittwoch, 30. Juni 2010

Nasıl Bir „Okur“ sunuz?



Hiç düşündünüz mü nasıl bir okur olduğunuzu?

Doğrusu şimdiye kadar ben de pek fazla kafa yormamıştım bu konuda. Sorguladığım daha ziyade ne kadar okuduğum konusuydu. “Yeterli mi, az mı okuyorum, vakit ayırabiliyor muyum?” şeklinde. En fazla da “Neler okuyorum?” tarzında. „Hangi kitaplar, hangi dergiler, gazetelerin hangileri?“ örneğin.

Ama bu defa tatile götürmek için kitap aranırken, bana eşlik edecek kitap için şart koştuğum özellikler dikkatimi çektiğinde, nasıl bir okur olduğum konusu takıldı kafama.

Çok kalın olmasın (pratik sebeplerden), çok ciddi olmasın ( tatil yerinde konsantre olmak zor olabilir) anlamak için bilmece çözmek zorunda kalmayayım (tatil modundayız ya) kendini okutsun, kitaba devam etmek için bir bahane bulabileyim ( okumaya devam edebilmek için kendi göğsüme silah dayamak zarureti hasıl olmasın) çok da hafif olmasın, bir şeyler öğrenebileyim veya okuduklarım üzerinde düşünebilme olanağı versin (ilgimi çekmediğinden elimden atıp yine kitapsız kalmayayım) sürükleyici olsun ama ilk iki günde bitirecek kadar değil ( üçüncü günden itibaren yeniden kitap aramak zorunda kalmayayım) , ilgimi çeksin ama denize girmekten veya gezmeye gitmekten alıkoyacak kadar değil. ( oldu olacak, hergün yatağımı toplayıp, elbise dolabımı da düzeltsin mi kitapcağız?)

Bu minval üzere kütüphanemdeki, satın alınıp okunma sırasını beklemekte olan kitapları bir bir elden geçirirken işte o soru dikildi birden karşıma: „ Amma da çok koşulun varmış, anladık tatile götürmek için özel bir kitap olması gerekli ama bu kadar da olmaz ki? Ne biçim bir okursun sen?“

Sahi nasıl bir “okur”um ben?

Sadık mı, hoppa mı, sabırlı mı, uçarı mı, dikkatli mi, yüzeysel mi, inatçı mı, takipçi mi meraklı mı, tutkulu mu, yoksa boşverci mi?

„Okur“un da „hoppa“sı, „boşverci“si olur mu hiç? Ya da “inatçı”sı?

Olur tabii, Bunların hepsi olur,daha fazlası da.

Örneğin, elimdeki kitabın sözünü ettiği şeyleri gerçekten öğrenmek istersem, çok inatçı ve sabırlı bir okur olurum. Kitabın altı çizilmedik satırı, kenarına notlar alınmadık sayfası kalmaz. Bir kitabın içeriğini, ya da anlattığı konuyu tüm kapsamıyla bilmek istersem çok sadık olurum. Hiçbir sayfa, hiçbir paragraf tarafımdan atlanmaz. Parmaklarımın arasındaki bir kurgu eseriyse, takipçi kesilirim. Kahramanları, onların sözlerini ve yaptıklarını bir dedektif gibi izler, eserin başı ile ortasını, ortası ile sonunu birbiri ile karşılaştırır, mantık hataları olup olmadığını araştırırım, hele öyle bir duyguya kapılmışsam, o hataları mutlaka bulup çıkarırım da. Yazarın anlatımı beğenimi kazanmamışsa veya kitap çok sözle az şey söylüyorsa, bu sefer de hoppalaşırım, gözlerim sayfalar üzerinden uçup gider, kendime ait hızlı okuma rekorumu kırarım ya da hatta aralarda bazı sayfaları bakir bırakarak kitabın sonuna ulaşırım. Ama dili çok seçkin, tarzı insanı alıp götüren, deyişleri özgün, konusu ilginç bir kitap geçmişse elime şayet, o zaman da okurun benden meraklısı, benden tutkulusu olmaz.

Böylece , “yerine” göre bütün bu “okur”lar olurum, olabilirim.

Ama bütün bu “okur”lar “yerini” şaşırırsa, işte o zaman da “kötü” bir okur olurum.

Öyle ya, hazmede hazmede okunması gereken bir eseri veya bir konuyu “hoppa” bir okurun ruhuyla ve hızıyla okursan, sonuçta zararlı çıkan “eser” değil “sen” olursun.

Ya da, aslında yalnızca gezinerek okunmaya değer bir kitaba, çok önemseyerek günlerini, saatlerini verirsen – belki başkaları öyle dediği için- sonuçta yine sen kaybetmiş olursun. En azından vaktini.

Ama kim tayin edecek bunu? Yani hangi “yer”e gore hangi “okur” olmak gerektiğini? Ee, tabi yine sen. Bugüne kadar onca kitabı boşuna mı devirdin? Bir birikimin var elbette. Yani iş başa düşüyor yine. Yanıla yanıla, neticede doğruyu bulmak olanağı her zaman mevcut. Yani, hangi kitaba göre hangi gardı alacağını.

Hay Allah, lafa daldım, tatile götüreceğim kitabı hala bulabilmiş değilim.

En geç yarın akşama kadar seçimimi yapmış olmalıyım. İşim zor. Ama galiba içimdeki tüm okurlardan, daha ziyade „meraklı“ ve „tutkulu“ olana hitap edebilecek birşey bulmam gerekecek.

Aramaya devam.

Sahi, siz nasıl bir „okur“sunuz?

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen