İNTERMEZZO

Herşey geçiştir. Herşey geçicidir. Yaşamın melodileri ara nağmeleriyle birbirine bağlanır. Yaşam bazen bağlantılarda gizlidir.

Sonntag, 30. Dezember 2012

Facebook Katili


-         


       N’aber Kanka?
-          İyilik valla, n’olsun?
-           
-          N’apıyorsun hayatım?
-          N’apıcaz, yuvarlanıyoruz işte.
-           
-          Ne var ne yok yav?
-          İyilik, güzellik...Sende?
-           
-          Neler oluyor şekerim?
-          Valla bişey olduğu yok, hep eski terane işte!
-        

Samstag, 11. August 2012

HALAY






Yazamıyorum....

Hayır, ne yazacağımı bilmediğimden değil.

Aslında, boş bir beyaz sayfa önünde sıkıntıdan iç çekerek oturan yazarlardan değilim.

Yazan bir insanın yüreğini tutuşturan, kelebekler misali kafasının içine doluşan, parmaklarını klavyenin tuşlarına götüren o kadar çok şey var ki aslında.

Ama.... Ama nasıl anlatsam bilmem ki?

Freitag, 8. Juni 2012

Kürtaj ve Ana Rahminden Kaldırıma Düşmek!




Bazı insanlar yaşama gerçekten de bir sıfır yenik başlıyorlar!

Dünkü gazetelerin İnternet sayfalarında yer alan bir haber ve haberin bir videosu vardı.(Milliyet)
Ama ne haber! Haberin videosundan da görüldüğü üzere, Bağcılar, Mahmutbey mahallesinde gece saat 00:35 de, anne ve babasıyla yolda yürüyen 16 yaşındaki bir kız, karnında taşıdığı bebeği yürümekte iken doğuruyor, kız birşey kaybettiğini ancak birkaç adım daha attıktan sonra farkediyor.  Her üçü de durup iki adım geride yerde yatan „şeye“ hayretle bakıyorlar ve hemen sonrasında, hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ediyorlar.

Bu olay saniye saniye kameralarca tesbit ediliyor.  Olayın sonrasında, annesinin rahminden doğrudan doğruya soğuk kaldırım taşları üzerine düşmüş olan bebek, bir zaman  orada yatıyor. Yoldan geçen biri nihayet onu farkediyor. Derken birileri daha geliyor. İnsanlar ellerini kollarını sallayarak birşeyler konuşuyorlar. Hareketlerden anlaşıldığına gore, cep telefonuyla bir yerlere haber veriyorlar. Dakikalarca sonra nihayet bir ambülans geliyor. Ambülanstan inen görevliler yaklaşıp yerdeki “şeye” bakıyorlar, tekrar ambülansa gidiyorlar. Bebek hala yerde yatıyor. Daha sonra bir polis arabası geliyor. En sonunda nihayet bir şeyler getirilip bebek yerden alınıyor ve ve ambülansa konuyor.

Sonntag, 3. Juni 2012

Fazıl Say Birilerinin Ayağına Dolaşacak




Yukarıda bir fotoğraf var.

Bir konser ilanı bu. Almanya’ya Mart sonunda yaptığım bir seyahatte bizzat çektiğim bir foto. İlanda Fazıl Say’ın Münih’te vereceği bir konserden söz ediliyor.

Klasik müzikle biraz ilgilenenler, hatta hiç ilgilenmeyenler bile Wolfgang Amadeus Mozart’ın adını mutlaka duymuşlardır. Pop müziğe bile aksetmiştir Mozart’ın etkisi, geçen yılların hit şarkılarından “Amadeus”  da hatırlardadır mutlaka. Yani biraz gazete okuyan, TV seyreden herkes için tanıdıktır bu isim, tam olarak kim olduğunu, ne zaman yaşayıp ne yapmış olduğunu bilmeseler bile.

Klasik müzikle ilgilenenler ise, Mozart’ın Almanların 18 inci yüzyılda Salzburg’da doğup, dört yaşında iken piyano öğrenmeye başlayıp, altı yaşında iken konserlere çıkan ve sekiz yaşından itibaren besteler yapan harika çocuğu olduğunu, 35 senelik kısacık yaşamına 60 senfoni, 21 opera, 27 piyano konçertosu, sayısız seranat, marş, oda müziği, keman ve nefesli çalgılar için yine sayısız konçertoyu ve daha buraya almadığımız binlerce besteyi ve çalışmayı sığdırarak,  tüm Avrupa’da turnelere çıkarak, zamanının en şöhretli müzisyeni haline gelmiş olduğunu bilirler.

Dienstag, 22. Mai 2012

"Mustafa" Üzerine









Ve sonunda kaybettik kendisini...

İki senedir bize zaman zaman sinirden tırnaklarımızı yedirtti. Zaman zaman öfkelendik, “Bu kadar da olur mu yahu?” dedik. Gün geldi, bir kıyı kasabasında yetişmiş kendi halindeki balıkçımız, James Bond’a taş çıkartan ustalıkla elinde tabanca adam kovaladı; yer yer Cazanova’laştı, sosyete güzellerini kırk yıllık zamparalara yakışan tavırlarıyla tavladı; şeytana külahını ters giydiren kurnaz iş adamlarıyla aşık atarak onları parmağında oynattı; polislerin, savcıların karşısında Al Capon soğukkanlılığıyla yalanları birbiri ardına sıraladı; her sıkıştırıldığı köşeden sıyrılmasını bildi; paraya para demedi, Cote d’Azur hovardalarının lükse alışkın hafifliğiyle son model arabalarla caddelerden aktı; yeri geldi bazen kaza ile adam öldürdü, bazen öldürmek kasti ile ateş edip ıskaladı. Bazen kötülüğün sınırlarını zorlayıp seyircisini isyan ettirdi. Ve bizlere bu çok geniş karakter ve beceri yelpazesini sunduktan sonra da, kalbi kırık, ölümüne seven bir kişiliğe bürünerek beyaz cama veda etti.

Montag, 12. März 2012

Tecavüz, Hak ve İmaj





Yine bir hayvana tecavüz olayı!

Kimbilir belki de her gün, hangi kuytu köşede, hangi gözlerden uzak mekanda tekrarlanıp duran, onlarca, yüzlercesinden biri.

Tatsız bir konu, görenlerin görmek istemiyeceği, okumak istemiyeceği, günlük yaşamına dahil etmektense, yok saymak isteyeceği berbat bir konu!