İNTERMEZZO
Herşey geçiştir. Herşey geçicidir. Yaşamın melodileri ara nağmeleriyle birbirine bağlanır. Yaşam bazen bağlantılarda gizlidir.
Seiten
Montag, 14. Juni 2010
“Tulazela” “Vuvuzela” ya Karşı!!!
2010 Dünya Futbol Şampiyonasının tartışılmaz bir yıldızı var.
Kimilerinin göklere çıkardığı.
Kimilerinin de nefret ettiği.
İnce uzun, görüntüsünden beklenmeyecek büyüklükte bir gürültü koparan.
Onbinlerce eşek arısının birlikte uçarken çıkardığı sese benziyor uğultusu.
Şampiyonayı takibediyorsanız, « Vuvuzela »dan söz ettiğimizi bildiniz herhalde.
En sıkı futbol takipçilerinden olduğunuz halde, maçları seyrederken sizin de içinizden TV’nin bulunduğu mekandan koşarak kaçmak gelmiyor mu bazen ?
Az buz değil tam 131 desibel’den bahsediyoruz. Ve bu tek bir tanesinin ulaştığı derece. Eee, tribünlerde kaç kişi var ve kaçının ağzında birer Vuvuzela ?
Efendim müzik bilimcilerine göre, bu aletin çıkardığı sesler tabiattaki ses dizisine uygunmuş ve alet Hindistan, Afrika ve Tibet’te geleneksel bir müzik aletiymiş. İsminin anlamının ise, Zulu lisanından geldiği varsayılarak « birine müzik duşu aldırmak » filan gibi birşey olduğu tahmin ediliyor. Önceleri teneke veya saç’tan yapılırken, futbol dünyasına el atması ile plastikten imalatına geçilmiş. Futbola transfer olması ise Güney Afrika’da 1990 yılına rastlıyormuş. Önceleri üç Euro olan fiatı, şimdilerde 10 veya 20 Euro civarına yükselmiş. 2010 senesi için şampiyonanın yapılacağı yerin tesbiti yapılırken, yüzlercesi bizzat Mandela tarafından Zürih’e getirilerek tanıtımı yapılmış. Fifa 2009 da çeşitli şikayetler üzerine bu aletin maçlarda yasaklanmasını düşünürken, sonradan ne sebeptense bu fikrinden vazgeçmiş.
Güney Afrika Havayolları uçaklarıyla ülke içindeki bir uçuş sırasında Vuvuzela öttürmek- çalmak diyemiyorum, olsa olsa öttürmek kavramı yakışıyor- 6 ay hapis cezası ile cezalandırılıyormuş. Uçaklarda cezaya müstahak sayılan bir davranışı, futbol sahalarında neden serbest bıraktılar, hatta teşvik ediyorlar acaba ?
Ünlüler içinde Vuvuzela’ya karşı olan nefretini açıkça ifade edenler arasında, Fransız millileri Gourcuff ve Evra, Arjantinli Messi ve Portekizli super futbolcu Ronaldo da var. Oyuncular, sahada birbirleriyle bir tek kelime konuşmanın mümkün olmadığından yakınıyorlar. Alman futbol bilirkişisi Gunter Netzer de sıkı Vuvuzela karşıtlarından biri..
Bu arada desibel miktarını 100 e indiren Tulazela isimli bir kulak tıkayıcı da yok satıyor. Vuvuzela üreticileri ver yansın Vuvuzela imal edip satarken, Tulazela üreticileri de ver yansın Tulazela sürüyorlar piyasaya. Futbolseverler de her ikisine de para döküp mutlu oluyorlar. Girtlaklarının var gücüyle Vuvuzela öttürürken, kulaklarını ve beyinlerini Tulazela ile koruyorlar- koruduklarını sanıyorlar- . Ne güzel, birileri hem derdi hem de dermanını imal ediyor, insanlara da para ödemek kalıyor.
LG televizyon firması da kendi imalatı olan LCD, Plazma ve 3D Full LED televizyonlarında bulunan « »Clear Voice » (Net ses) özelliği ile Vuvuzela seslerinin kısılabileceğini bildirdi. LG televizyonu satışlarında artış olur mu, önümüzdeki günlerde görürüz herhalde. LG firması ne diye bu dalgada kendi payına düşeni almasın değil mi ya ?
Yine bu arada, Alman ARD ve ZDF kanalları, Vuvuzela yüzünden stadtan yayın yapmanın çok zorlaştığından şikayet ederek Organisazyon Komitesine başvurmuşlar. Komite şefi Dany Jordaan yasaklama konusunu tekrar düşünüyormuş.
Bir İngiliz solunum hastalıkları araştırmacısı olan Ruth MC Nerney de bu kargaşada söz alarak, Vuvuzela’nın grip ve diğer solunum hastalıklarının yaygınlaşmasında normal bir öksürük olayından çok daha etkin olduğunu açıklamış. (Focus dergisi)
Son olarak da Facebook ve Twitter ’de Anti-Vuvuzela grupları kurulmaya ve karşı neşriyata başlamışlar.
Ne derlerdi, bir deli bir kuyuya bir taş atarmış da, yüz akıllı taşı çıkartamazmış, işte onun gibi bir şey !
Ben Tulazela ısmarlamaya gidiyorum ! Belki TV başında da faydası olur.
Size bol « Vuvuzela »lı seyirler !
Not: Gazetelerin bugün (15.06) verdiği habere göre Organizasyon Komitesi Vuvuzela'yı yasaklamıyacağını bildirmiş. Zitat: "Bu bizim ülkemizin geleneğidir. Misafirlerimizden bunu kabul etmelerini rica ediyoruz." Şayet günün birinde Türkiye herhangi bir kupa organizasyonunu almayı başarırsa, seyircilere "davul, zurna" dağıtılmasını öneriyorum.:))
Abonnieren
Kommentare zum Post (Atom)
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen