İNTERMEZZO

Herşey geçiştir. Herşey geçicidir. Yaşamın melodileri ara nağmeleriyle birbirine bağlanır. Yaşam bazen bağlantılarda gizlidir.

Sonntag, 28. November 2010

İçim Acıyor!!!




Yine insanı kahreden bir haber!

Yine insan cinsine dahil olmaktan insanı utandıran bir haber!

Yine anlayamadığınız, aklınızın almadığı, karşısında söyleyecek söz bulamadığınız, tıkandığınız, duyduğunuz çaresizlik karşısında ne yapacağınızı bilemediğiniz bir haber!

Şanlıurfa'da, yaşları 8 ile 14 arasında değişen bir grup çocuk, sokakta buldukları 2 köpeğin boyunlarına ip bağlayarak birbirleriyle dövüştürdü. Görenleri şaşkına çeviren çocukların vahşi eğlencesinin sonunda ise köpekler kanlar içerisinde olduğu yerde bırakıldı.

İPLE BAĞLADIKLARI KÖPEKLERİ DÖVÜŞTÜRDÜLER


Eyübiye Mahallesi'nde 8 çocuk sokakta buldukları iki köpeği, boyunlarına ip bağlayıp ‘oyun için’, boş bir tarlaya getirip dövüştürdü. Boş tarlada dövüşmeleri için birbirlerinin üzerine salıverilen, ipleri çocukların elinde olan iki köpek, birbirini kanlar içerisinde bıraktı. Vahşeti oyun haline getiren çocuklar, dövüş sırasında şiddeti artırmak için köpeklere ellerindeki tahtalarla vurup üzerlerine taş atıp onları daha da öfkelendirdi. Bu vahşeti gören büyüklerin de sessiz kaldığı ‘oyun’da çocuklar, köpeklerin birbirini ısırmasını neşe içinde heyecanla izledi.

Vahşeti eğlence haline getiren çocuklar, boş zamanlarını böyle değerlendirdiklerini söylerken, zaman zaman köpeklerin kendilerine saldırmasından korktuklarını ifade ederek, “Bulduğumuz köpekleri iki grup sahipleniyor ve dövüş başlıyor. Yenilenler, galip gelen köpeğin sahibi olanlara iddiaya göre gazoz ısmarlıyor” dedi. Yaptıklarının yanlış bir şey olmadığına inanan çocuklar, köpekleri sadece ‘oyun olsun’ diye dövüştürdüklerini söyledi. Çocuklar, köpekleri kanlar içerisinde öylece bırakıp alandan ayrıldı.

ALİ LEYLAK/ŞANLIURFA, (DHA)
(Milliyet İnternet/28.11.2010)”

8-14 yaşları arasındaki sekiz çocuk.

Sokakta buldukları sahipsiz sokak köpeklerine yiyecek veya su vermiyor, onları okşamıyor, hayır, onları bağlayıp birbirleri ile dövüştürüyorlar. Yetmiyor, onlara ellerindeki tahtalarla vurup, onlara taş atıp dövüşün şiddetini arttırmaya çalışıyorlar. Yetmiyor,onların birbirlerini ısırmasını neşe içinde , heyecanla izliyorlar. Yetmiyor, “eğlence” bittiğinde, kanlar içinde kalan, yaralanan köpekleri olduğu yerde bırakıp savuşuyorlar.

O köpekler ki, insanoğlundan yalnızca bir yudum su, bir parçacık yiyecek umuyorlar.

Boş zamanlarını değerlendiriyorlarmış! Yenilen köpeği sahiplenmiş olanlar, galip gelen köpeği sahiplenmiş olanlara gazoz ısmarlıyormuş.

Bütün bu vahşeti gazoz için yapıyorlarmış! Ha, bir de iki köpek birbirini kanlar içinde bırakırken duydukları neşe ve heyecan için tabii.

Bu çocuklar büyüyecekler. Her biri bir iş tutup, hayat mücadelesine atılacak. Evlenecekler, karıları, çocukları olacak. Komşuları, iş arkadaşları, rakipleri, yoluna çıkan çeşitli insanlar olacak.

Çocukken yüreklerinde bir canlıya karşı duyulması gereken merhametin zerresini beslememiş, başka bir canlıya karşı taşınması gereken sevgi veya yaşama karşı taşınması gereken saygının damlasını öğrenmemiş; tersine bir canlıya acı çektirmekten zevk duymuş bu insanlar, yaşamlarına giren diğer insanlara karşı nasıl davranacaklar acaba? Sevgiyle mi, anlayışla mı, en azından hakkaniyetle mi?

Karılarına yaşamı zehir edip, kendileri gibi taş kalpli çocuklar yetiştirecekler en iyi ihtimalde.

Hayatın karşı tarafa tekme atmaktan ibaret olduğunu sanıp, yaşamları boyunca tekme savurarak debelenip duracaklar.

Sonra da, yaşamın kendilerine neden zalim davrandığını, hayatta neden şansları olmadığını düşünüp duracaklar herhalde.

Yaşamda iyi bir yer edinebilmek için, başkalarına hak tanımak gerektiğini, durup dururken başka canlılara eziyet etmemek gerektiğinin, yaşamın temel taşlarından olduğunu belki de hiç öğrenemeden göçüp gidecekler bu dünyadan.

Neden yaşam boyu boğuştuklarını, neden mutluluk denen şeyden pay alamadıklarını da hiç anlamadan.

Ne alakası var değil mi? Yaşamda mutlu olmakla, bir sokak köpeğine eziyet etmenin?

Yaşamda mutlu olmakla, eziyet edebilecek bir yüreğe sahip olmanın çok alakası var ama.

Eziyet eden yürek, gün gelir eziyetten zevk almaz artık. Çünkü insandır, çünkü o da sevgiyi aramaktadır, sevilmeyi istemektedir ama sevgiyi veya en azından yaşama karşı saygıyı kimseye göstermediği için, ona da göstermez başkaları.

O gün mutlaka gelir.

Ve işte o yüzden anlayamaz neden sevilmediğini, ona neden yaşam hakkı tanınmadığını, neden mutlu olamadığını.

Anneler, babalar, çocuklarınızın geleceğine önem veriyorsunuz da, yüreğine neden önem vermiyorsunuz?

Onların meslek öğrenmesine, para kazanacak hale gelmesine çalışıyorsunuz da, yüreğinde biraz sevgi barındırmasına neden çalışmıyorsunuz?

Onlara hayvanları sevmeyi, korumayı neden öğretmiyorsunuz?

Sevmeyen, sevgiyi öğrenmeyen, sevmediği için de sevilmeyen insan mutlu olamaz.

Siz çocuklarınızın mutlu olmasını neden istemiyorsunuz?

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen