İNTERMEZZO

Herşey geçiştir. Herşey geçicidir. Yaşamın melodileri ara nağmeleriyle birbirine bağlanır. Yaşam bazen bağlantılarda gizlidir.

Dienstag, 30. November 2010

Wikileaks ve Dünyanın Sahibi




Hayatımıza yepyeni bir kavram girdi:

“Wikileaks”

Artık dünyada hiçbir yerde, gazete okuyup radyo ve TV lerde haberleri takibeden veya İnternet tiryakisi olanlardan, bu ismi duymayan kimse kalmadı herhalde.

Wikileaks tüm dünyayı çorba yaptı ve kepçeyi içine daldırmış karıştırmakta.

Wikileaks bir yerde İnternet’in ve elektronik medyanın gücünü de temsil eden bir kavram. Bir kısım yazarlar ve yorumcular, ABD gibi bir ülkenin bu duruma düşmüş olması karşısındaki büyük hayretlerini ifade ederken, bir kısmı da “ Böbürlenme padişahım, senden büyük Allah var” deyiminin duruma daha uygun olduğunda hemfikirler. Ortaya dökülen ve daha dökülecek olan belgeler, ABD’nin bilgisi ve izni dahilinde mi, daha doğrusu kasten mi açıklanıyor, yoksa birileri dünyanın en güçlü devletini gerçekten tongaya mı düşürdü, bunun tartışması da daha bir zaman devam edecek herhalde.

Adı geçen devlet adamlarından ( ve kadınlarından) bir kısmı olayı önemsemez görünerek, bir kısmı bütün bunların devletlerarası ilişkileri değiştirmeyeceğini iddia ederek, bir kısmı da kulağının üstüne yatarak durumu geçiştirmeye çalışıyorlar. Bu arada bütün bu ülkelerdeki muhalif kesimler ve hükümetlerin karşısında yer alanlar ABD gibi bir devletin diplomatlarından işittikleri karşısında bayağı sevinç duyuyorlar. Ne de olsa kendilerinin bir zamandır iddia ettikleri şeyler, hangi vesile ile veya hangi koşullar altında olmuş olursa olsun, mühim ağızlarca teyid edilmiş durumda.

Önümüzdeki zamanlarda bazı deyişlerde değişiklik olması bile beklenebilir:

“Adam Wikileaks çarpmışa döndü.”

“Eğer yalan söylüyorsam Wikileaks’de belgelerim açıklansın!”

“Beter ol, Wikileaks götürsün seni.”

“Beni mecbur etme, tüm bildiklerimi Wikileaks’te açıklarım.”

“Bak yalanın varsa Wikileaks’lik ol inşallah!”

Vesaire.

ABD’nin başına böyle bir şeyin gelmesi, bu zamanlarda dünyanın en güçlü devleti sayılan, Sovyetlerin çöküşünden sonra adeta neredeyse dünyanın sahibi durumunda bir ülkenin, bir İnternet sitesine hükmedememiş olmasını – eğer isteyerek yapmadıysa tabii- gözler önüne sermesi açısından ilginç.

Demek dünyanın sahibi olunamıyormuş.

“Dünyanın sahibi” dedik de:

İspanya’da Angeles Duran adlı bir kadın, notere müracaat ederek güneşin kendisine ait olduğunu tescil ettirmiş.

Yanlış okumadınız, ben de yanlış yazmadım, bildiğiniz, sabahları doğudan doğup, akşamları batıdan batan, bizi aydınlatıp ısıtan güneşin.

Kadıncağız bunu, geçen eylül ayında bir Amerikalı’nın “ay”ı (şu bildiğiniz, geceleri doğan, dolunay haline geldiğinde aşıklara iç geçirtip, denizlerin suyunu kabartan ay) sahiplendiği haberini okuduktan sonra yapmış.

Üzerinde “ Dünyadan yaklaşık 149.600.000 kilometre uzaklıkta, güneş sisteminin merkezindeki güneş adlı yıldız, Angeles Duran’a aittir” yazan bir metni notere onaylatmış. Şimdi de dünya üzerinde yaşayan herkesten aydınlatma ve ısıtma parası istiyormuş. (Hürriyet Gazetesi 30.11.2010)

Durun bir dakika, galiba şimdiye kadar dünyayı sahiplenen kimse çıkmamış.

Dünyayı sahiplenen ne yapar?

Dünya üzerinde yaşayan herkesten kira istediğinizi düşünün!!

Bu bloğu burada kesiyorum, çok acele bir işim çıktı benim.

Haberi okuyan başka birinin aklına gelmeden çabuk en yakındaki notere kadar gitmem gerek.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen