İNTERMEZZO

Herşey geçiştir. Herşey geçicidir. Yaşamın melodileri ara nağmeleriyle birbirine bağlanır. Yaşam bazen bağlantılarda gizlidir.

Sonntag, 3. Juni 2012

Fazıl Say Birilerinin Ayağına Dolaşacak




Yukarıda bir fotoğraf var.

Bir konser ilanı bu. Almanya’ya Mart sonunda yaptığım bir seyahatte bizzat çektiğim bir foto. İlanda Fazıl Say’ın Münih’te vereceği bir konserden söz ediliyor.

Klasik müzikle biraz ilgilenenler, hatta hiç ilgilenmeyenler bile Wolfgang Amadeus Mozart’ın adını mutlaka duymuşlardır. Pop müziğe bile aksetmiştir Mozart’ın etkisi, geçen yılların hit şarkılarından “Amadeus”  da hatırlardadır mutlaka. Yani biraz gazete okuyan, TV seyreden herkes için tanıdıktır bu isim, tam olarak kim olduğunu, ne zaman yaşayıp ne yapmış olduğunu bilmeseler bile.

Klasik müzikle ilgilenenler ise, Mozart’ın Almanların 18 inci yüzyılda Salzburg’da doğup, dört yaşında iken piyano öğrenmeye başlayıp, altı yaşında iken konserlere çıkan ve sekiz yaşından itibaren besteler yapan harika çocuğu olduğunu, 35 senelik kısacık yaşamına 60 senfoni, 21 opera, 27 piyano konçertosu, sayısız seranat, marş, oda müziği, keman ve nefesli çalgılar için yine sayısız konçertoyu ve daha buraya almadığımız binlerce besteyi ve çalışmayı sığdırarak,  tüm Avrupa’da turnelere çıkarak, zamanının en şöhretli müzisyeni haline gelmiş olduğunu bilirler.


Hayatı esnasında yaşamış olduğu Salzburg, Viyana, Prag, Augsburg, Mannheim gibi şehirler bugün hala, onun mirasını paylaşamazlar ve her biri ona sahip çıkarak adına çeşitli anıtlar, müzeler tesis etmişlerdir.  Mozart, bugün de dünyanın gelmiş geçmiş en büyük müzisyenleri arasında en ön saflardaki yerini muhafaza eder ve tüm dünyada eserleri durmadan çalınan, sahneye konan büyük müzik dehası olarak alkışlanır.

Böyle bir dehayı dünyaya sunmuş olan Alman milleti için Mozart, müziğin sembolü ve en büyük iftihar vesilelerinden biridir. Mozart eşsizdir, Mozart en büyüklerdendir.

Bu satırları yazmamızın amacı, okuyucuya Alman milleti için Mozart’ın ne ifade ettiğini biraz olsun hissettirebilmektir.

Bu noktada Fazıl Say’a dönüş yapıyoruz.

Fazıl Say, müzik öğrenimine Ankara Konservatuarında başladıktan sonra,  Düsseldorf ve Berlin’de devam etti. 1994 de Newyork’da “Young Concert Artists International Auditions” Yarışmasında birinci olduktan sonra, milletlerarası kariyerini başlatmış oldu. Daha sonra tüm dünyanın en meşhur orkestraları ile çaldı, tüm dünyada konser salonlarını tıklım tıklım doldurarak dakikalarca ayakta alkışlandı ve alkışlanmakta. Bu büyük hayranlığın, şahsen defalarca tanığı oldum. Fazıl Say tüm dünyadaki müzik otoritelerince bugünün sayılı piyanistleri arasında gösteriliyor ve kendisinden “piyanonun heykeltraşı” olarak hayranlıkla bahsediliyor.

Şimdi tekrar yandaki fotoğrafa bakıyoruz. Fotoğrafta Fazıl Say’ın isminin üzerinde “Der Amadeus am Flügel” şeklinde bir ifade var.

Bu ifade Türkçe’de “ Piyanodaki Amadeus” demek. Yani “Piyanodaki Wolfgang Amadeus Mozart”. İlanın panolarda yer aldığı şehir Almanların müzik ve sanat metropollerinden Münih. İlanın sahipleri, Wolgang Amadeus Mozart’ı dünyaya hediye eden ve onu haklı olarak yere göğe sığdıramayan Alman müzik çevreleri.  Bu, Fazıl Say’a en büyük müzisyenlerinin adını lakap olarak veren Almanların, Fazıl Say hakkındaki düşüncelerinin ve ona verdikleri değerin, açık ve başka hiçbir izaha gerek duymayan göstergesidir. Ve bu yalnızca Almanya’da böyle değildir.

Ve Türkiye ne yapıyor?

Türkiye’nin bağrından çıkmış büyük bir dünya sanatçısını, sudan sebeplerle, düzenlenmiş, yakıştırılmış gerekçelerle yakında hapse atmaya hazırlanıyor!

Türkiye’nin yüzde ellisinin oy verdiği bir iktidar içinde yer alan hiç kimsenin ve ona oy veren yüzde ellinin böylesine bir aymazlık içinde olduğuna inanabilmek, gerçekten çok zor.

Bu sanatçı, bu gösterilen ve aslında çeşitli biçimlerde yorumlanması mümkün sebeplerle, gerçekten mahkum edilirse, dünyada ne biçim bir toz duman kalkacağını, insan hakları ve özgürlükler konusunda bugüne kadar karnesi hiç bir zaman iyi olamış bir ülkenin ne gibi bir duruma düşeceğini, bu yüzde elli içinde hiç kimsenin  mi göremiyor, algılayamıyor oluşuna şaşmamak elde değil.

Yoksa “battı balık yan gider “ zihniyeti mi? Uluslararası arenada alınmakta olan kötü notlara, bir yenisinin daha eklenmesinin artık kimseyi ilgilendirmemesi mi?

Türkiye’nin “herkes kendine baksın” diyecek bir lüksü var mıdır,  ortalığa çıkıp “heyyyt” diye babalanmakla işlerin düzeleceğine inanmak,  başını kuma gömmekle veya kendi kafasına çuval geçirmekle bir değil midir?

Evet, dünyanın her yerinde ve hemen her ülkede haksızlıklar yapılmaktadır. Her ülkenin hataları vardır ama bu hatalar da, uluslararası vicdanda bir bir kayıt edilmekte, yeri gelince haksızlığı yapanların burnuna tutulmaktadır. Haksızlık edenler, dünyanın en büyükleri bile olsa.

Çinli heykeltraş Ai-Weiwei’ ın adını duymuşsunuzdur.  Bugünkü Çin idaresine şiddetle muhalefet eden ve geçenlerde Çin’de bir zaman ortalıktan kaybolduğu için dünyayı ayağa kaldıran sanatçı. Neredeyse bir buçuk milyarlık Çin ülkesinin en şöhretli kişisi haline gelmiş olan Ai-Weiwei, insan hakları ve özgürlükleri konusunda zaten sabıkalı olan  koskoca Çin devleti karşısında tek başına bir güçtür. Çünkü tüm dünyanın ilgisini çeken bir sanatçıdır ve söylediği sözler dünyada, bütün bir Çin hükümetinin çabalarından daha fazla yankı bulmaktadır.

Eğer birileri biran önce akıllarını başlarına toplayıp birşeyler yapmazsa ve Fazıl Say’ın gerçekten yargılanıp hapis cezasına çarptırılmasına göz yumulursa, Türkiye, geri adımı olmayan koskocaman bir hata yapmış olacak, uluslararası arenada ışık hızıyla yeniden puvan kaybetmiş ve yeni bir Ai-Weiwei daha yaratmış olacaktır.

Dış dünyada fazla tanınmayan bazı muhalifleri, gazetecileri, ordu mensuplarını çeşitli sebepler göstererek hapse atmak dünyada çok fazla ilgi uyandırmamış olabilir.

Ama dünya çapındaki bir sanatçıyı, suyu bulandıran kuzu cinsi hikayelerle hapse mahkum ettirmenin ve bu şekilde, belki de onu ülkesinden kaçmak zorunda bırakmanın, bizden söylemesi - birtakım güç ve iktidar hesapları değil de gerçekten ülke çıkarları düşünülürse tabii- ciddi sonuçları vardır.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen